![]() |
Rusya Federasyonu Stavropol
Federal Arşivi'nde yer alan, 17 Temmuz 1827 tarihli orijinal belgenin
fotokopisi, Arşiv No: 48, Cilt 2, Dosya No: 853. Bu tarihi belgede, Kara
Nogay ve Yediskul bölgesinde yaşayan Nugay Seyyidlerinin kimlikleri ve
aileleri hakkında bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler bir liste halinde
düzenlenmiş olup listede 3. sırada Adnan Oktar'ın dedesinin dedesi olan
Beslen Arslan ve ailesinin kaydı bulunmaktadır. Adnan Oktar’ın dedesi
Ömer Bey Kafkasya’da doğmuş, 1902’de Ankara Bala kasabasına
yerleşmiştir. Ömer Bey’in babası Hacı Yusuf, Hacı Yusuf’un babası ise
Rus arşivlerinde seyyid olarak kaydı bulunan Beslen Arslan
(Kasayev)’dır. |

|
Kişi ve Ailesi
|
Erkek
|
Kadın
|
|
1. Nugay Kaplanov ve ailesi
|
4
|
3
|
|
2. Yusuf Ali Aysoltanov ve ailesi
|
2
|
5
|
|
3. BESLEN ARSLAN KASAYEV VE AİLESİ
|
2
|
4
|
|
4. Han Muhambet İsmailov ve ailesi
|
3
|
-
|
|
5. Muhambet Kantemirov ve ailesi
|
8
|
9
|
|
6. Mengligirey Tilenchiyev ve ailesi
|
3
|
-
|
|
7. Yanseyit Abdullayev ve ailesi
|
2
|
4
|
|
8. Gazı İnal Batırburzayev ve ailesi
|
5
|
7
|
|
9. Hayati Ahmetov ve ailesi
|
3
|
3
|
|
10. Nemin Yasenbi Adjiyev ve ailesi
|
8
|
5
|
|
11. Alibey Mamayev ve ailesi
|
3
|
3
|
|
12. Musousov ve ailesi
|
2
|
3
|
|
13. Alibek Soltanaliyev ve ailesi
|
4
|
-
|
|
14. Bekmurza Karamurzayev ve ailesi
|
3
|
2
|
|
15. Aslangirey Temirhanov ve ailesi
|
3
|
3
|
|
16. Alibey Temirov ve ailesi
|
2
|
3
|
|
17. Ali Mamayev ve ailesi
|
3
|
1
|
|
18. Beymurza İsterekov ve ailesi
|
4
|
3
|
|
19. Tausultan Temirhanov ve ailesi
|
7
|
-
|
|
20. Mamay Arslanov ve ailesi
|
1
|
-
|
|
21. Magomet Utepov ve ailesi
|
3
|
3
|
|
TOPLAM KİŞİ SAYISI
|
75
|
61
|
![]()
Adnan Oktar’ın
babasının ismi resmi kayıtlarda Yusuf Oktar Arslan olarak geçmektedir.
Arslan soyadı, Rus kaynaklarında da yer almaktadır.
|
SAYIN ADNAN OKTAR'IN ŞECERESİNİ BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ>>>
![]() Sayın Adnan Oktar'ın İlkokul yıllarına ait bir resim |
Sayın Adnan Oktar 1956 yılında Ankara'da doğdu ve lise eğitiminin sonuna kadar Ankara'da yaşadı. İslam ahlakına olan bağlılığı lise yılları boyunca çok güçlendi. Bu dönemde büyük İslam alimlerinin hemen tüm eserlerini okuyarak, İslam hakkında derin bilgi edindi. Yine bu yıllarda, İslam ahlakını tüm insanlara anlatmaya ve onları doğruya ve güzele davet etmeye karar verdi.
1979 yılında, binlerce kişi arasından üçüncülükle girdiği Mimar Sinan Üniversitesi'nde eğitimine devam etmek üzere İstanbul'a taşındı. Sanatı, Allah'ın üstün yaratışının bir tecellisi olarak gören Sayın Oktar, resim yapma konusunda çocukluğundan beri yetenekliydi ve zaman zaman sürrealist tablolar yapardı. Arkadaşlarına hediye olarak verdiği çok sayıda tablosu bulunmaktadır. Ayrıca, Allah'ın sanatının birer tecellisi olarak gördüğü hayvanlara, bitkilere ve çiçeklere de özel ilgisi bulunan Sayın Adnan Oktar'ın, bahçe bakımı, iç mimari ve dekorasyon, ilgilendiği alanlar arasındadır.
MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ'NDEKİ YILLARI
![]()
Nisan 2007
|
Sayın Adnan Oktar, dini ve ahlaki değerlerin saygı görmediği ve neredeyse bütünüyle reddedildiği, materyalist görüşün kontrolündeki bu ortamda, çevresindeki insanlara Darwinizm'in geçersizliğini, Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmaya başladı. Üniversitenin bitişiğindeki Molla Camii'nde açıkça namaz kılan tek kişiydi.
![]()
Kasım 2006
|
Annesi
Mediha Oktar'ın da anlattığı gibi, bu dönemde Sayın Adnan Oktar gecede
sadece birkaç saat uyuyor, zamanını okuyarak, notlar alarak ve dosyalar
tutarak geçiriyordu. İçinde Marksizm, Leninizm, Maoizm, komünizm ve
materyalist felsefe konulu temel kitapların da yer aldığı yüzlerce eser
okumuş ve hem klasik hem de nadiren okunan kitaplar üzerinde detaylı
çalışmalar yapmıştır. Ayrıca, bu ideolojilerin sözde bilimsel temelini
oluşturan evrim teorisi üzerine geniş çaplı araştırmalar yapmış, bu
bilim dışı teorinin açmazlarını gözler önüne seren bilgi ve belgeler
toplamıştır. Allah'ın inkar edilmesine dayalı olan bu batıl felsefe ve
ideolojilerde yer alan çıkmazlar, çelişkiler ve aldatmacalar konusunda
çok detaylı bilgi derleyen Oktar, bu bilgi birikimiyle insanları gerçeğe
ve doğruya davet etmiştir. Üniversitedeki öğrenciler ve öğretim üyeleri
de dahil olmak üzere herkese Allah'ın varlığını, birliğini ve Kuran
ahlakını anlatmıştır. Okul kafeteryasında, koridorlarda ya da ders
aralarındaki sohbetlerde, materyalizmin ve Darwinizm'in aldatmacalarını,
bu ideolojilerin kaynak kitaplarından direkt alıntılar yaparak
açıklamıştır. Sayın Oktar'ın bu kültürel çalışmaları büyük etki
oluşturmuş, bazı öğretim görevlileri de dahil olmak üzere, çok sayıda
kişinin ideolojik yapısında ve inançlarında olumlu değişiklik olmuştur.
Sayın Adnan Oktar, özellikle materyalizm ve ateizmin dayanak noktası olan evrim teorisinin çökertilmesi konusuna özel önem vermiştir. Zira, Sayın Oktar Darwinizm'in ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren, ateist ve materyalist akımlar tarafından sahiplenildiğini görmüştür. Günümüzde de halen aynı çevreler tarafından ideolojik kaygılarla savunulduğunun ve ayakta tutulmaya çalışıldığının farkında olan Sayın Adnan Oktar, Darwinizm'in çökertilmesinin, söz konusu akımlar için büyük bir yenilgi anlamına geleceğini düşünmektedir.
Sayın Adnan Oktar, özellikle materyalizm ve ateizmin dayanak noktası olan evrim teorisinin çökertilmesi konusuna özel önem vermiştir. Zira, Sayın Oktar Darwinizm'in ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren, ateist ve materyalist akımlar tarafından sahiplenildiğini görmüştür. Günümüzde de halen aynı çevreler tarafından ideolojik kaygılarla savunulduğunun ve ayakta tutulmaya çalışıldığının farkında olan Sayın Adnan Oktar, Darwinizm'in çökertilmesinin, söz konusu akımlar için büyük bir yenilgi anlamına geleceğini düşünmektedir.
DARWİNİZM'İ ÇÖKERTEN İLK KİTAPÇIK
İşte bu amaçla Sayın Adnan Oktar, öncelikli olarak yüz yılı aşkın bir zamandır insanları etkisi altına alan ve onları din ahlakını yaşamaktan uzaklaştıran bu aldatmacanın geçersizliğini ispatlama konusundaki çalışmaları üzerine yoğunlaştı. Oktar, sözde bilim adına ortaya çıkan Darwinizm'in gerçek yüzünü ortaya koymanın en etkili yolunun yine bilimin kendisi olduğunu düşünüyordu. Bu anlayışla, geniş çaplı araştırma ve çalışmalarının bir özeti olan Evrim Teorisi isimli bir kitapçık çıkardı. Bu kitapçığın tüm masraflarını ailesinden kalan gayri menkulleri satarak kendisi karşıladı. Ardından, bu kitapçığı üniversite öğrencilerine bedava olarak dağıtmaya başladı.
![]()
Ağustos 2005
|
Bu kitapçık, evrim
teorisinin hiçbir bilimsel değeri olmadığını ve bir aldatmacadan ibaret
olduğunu gösteren kapsamlı bir çalışmaydı. Bu çalışmayı okuyan ve Sayın
Adnan Oktar'la konuşan birçok kişi evrim teorisinin bilimsel bir
geçerliliği olmadığını açıkça anlıyordu. Sonuç olarak, hiçbir canlının
tesadüfler sonucu var olamayacağı, kainatı ve içindeki tüm canlıları
Yüce Allah'ın yarattığı bilimsel, açık ve anlaşılır bir üslupla ispat
ediliyordu. Yine de, materyalist düşünceye körü körüne bağlı bazı
öğrenciler -gerçeği net olarak görmelerine rağmen- inkardaki
kararlılıklarını açıkça ifade ediyorlardı.
Dahası üniversitedeki bazı militan öğrenciler, faaliyetlerini durdurmadığı takdirde hayatını riske atacağını söyleyerek Sayın Oktar'ı açıkça tehdit ediyorlardı. Tüm bu baskı ve tehditler, Sayın Oktar'ın Allah'a olan bağlılığını ve kararlığını daha da artırdı. Materyalist ve ateist çevrelerin sert reaksiyonları ve endişeleri Sayın Adnan Oktar'ın doğru yolda olduğunun en önemli delillerinden biriydi.
Terörün hüküm sürdüğü, ateist ve materyalist akımların hakimiyeti altındaki bir üniversitede dindar bir insanın istediği şekilde fikrini anlatması ve inançlarını savunması şüphesiz son derece zordu. O yıllarda Türkiye'de pek çok genç insan, ideolojik gerilimler yüzünden acımasızca katledilmekteydi. Bu şartlar altında Sayın Adnan Oktar, Allah'ın varlığını, birliğini ve Kuran'ın doğruluğunu açıkça tebliğ ediyordu. Hiç kimsenin inançlarını açıklamaya dahi cesaret edemediği bir okulda, karşılaştığı tepkiler ve tehditlerden asla yılmadan, düzenli olarak Molla Camii'ne giderek namaz kılmaya devam ediyordu.
Dahası üniversitedeki bazı militan öğrenciler, faaliyetlerini durdurmadığı takdirde hayatını riske atacağını söyleyerek Sayın Oktar'ı açıkça tehdit ediyorlardı. Tüm bu baskı ve tehditler, Sayın Oktar'ın Allah'a olan bağlılığını ve kararlığını daha da artırdı. Materyalist ve ateist çevrelerin sert reaksiyonları ve endişeleri Sayın Adnan Oktar'ın doğru yolda olduğunun en önemli delillerinden biriydi.
Terörün hüküm sürdüğü, ateist ve materyalist akımların hakimiyeti altındaki bir üniversitede dindar bir insanın istediği şekilde fikrini anlatması ve inançlarını savunması şüphesiz son derece zordu. O yıllarda Türkiye'de pek çok genç insan, ideolojik gerilimler yüzünden acımasızca katledilmekteydi. Bu şartlar altında Sayın Adnan Oktar, Allah'ın varlığını, birliğini ve Kuran'ın doğruluğunu açıkça tebliğ ediyordu. Hiç kimsenin inançlarını açıklamaya dahi cesaret edemediği bir okulda, karşılaştığı tepkiler ve tehditlerden asla yılmadan, düzenli olarak Molla Camii'ne giderek namaz kılmaya devam ediyordu.
MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ'NDE DİN
AHLAKININ YAYILMAYA BAŞLAMASI
AHLAKININ YAYILMAYA BAŞLAMASI
Sayın
Adnan Oktar Mimar Sinan Üniversitesi'nde İslam ahlakını anlatmaya
başladığında yalnızdı. Üç yıldan fazla bir süre görüşlerini destekleyen
kimse olmadı. Ancak bu durum onun kararlılığını değiştirmedi. Tek
dostunun Allah olduğunu biliyor ve tüm bunları sadece Allah'ın rızasını
kazanmak için yapıyordu.

Ağustos 2007
Tüm zamanını, enerjisini ve imkanlarını sadece tek bir amaca vakfetti: Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanabilmek ve din ahlakını tüm insanlığa anlatmak...
1982 yılında, ilk kez, yine Mimar Sinan Üniversitesi'nde okuyan birkaç genç, Sayın Adnan Oktar'ı fikri mücadelesinde onun yanında yer almaya karar verdiler. Aradan aylar, yıllar geçtikçe, bu fikirleri benimseyen gençlerin sayısı arttı. Adnan Oktar'ın bu gençlerle yaptığı sohbetlerin konuları arasında vatan ve millet sevgisi, büyük önder Atatürk'ün izinde yürümenin önemi, yaratılışın delilleri, Peygamber Efendimiz (sav)'in örnek ahlakı, Kuran'da Rabbimiz'in bildirdiği ahlaki değerler ve materyalizmin, ateizmin ve Darwinizm'in geçersizliği yer alıyordu. Bu dönemde ve bundan sonraki hayatı boyunca da Sayın Adnan Oktar pek çok insanın iman etmesine ve din ahlakına uygun yaşamasına vesile oldu.
![]() Eylül 2007 |
İLK KARALAMA KAMPANYASI VE AKIL HASTANESİNDE İŞKENCE
Sayın Adnan Oktar'ın Bakırköy Akıl Hastanesi'nde kaldığı yıllara ait bir resim
|
Sayın Adnan Oktar'ın Darwinizm,
materyalizm ve ateizm aleyhine yürüttüğü fikri çalışmalar bir süre sonra
daha geniş çevrelerden de tepki almaya başladı. Sayın Oktar'ın
milliyetçi ve mukaddesatçı çalışmalarından rahatsız olan bazı çevrelerin
etkisiyle, aleyhinde büyük bir komplo kuruldu. Bu komplo, Sayın Adnan
Oktar'ın büyük yankılar uyandıran Yahudilik ve Masonluk adlı eserini yazıp yayınladığı günlere denk gelmektedir.
1986'nın yazında Sayın Adnan Oktar, "Türk Kavmindenim, İslam Milletindenim" sözlerinden ötürü hiçbir haklı hukuki gerekçe olmadan tutuklandı. Bu ifade bir gazetede yayınlanan bir röportajda yer almıştı. Aynı dönemde çeşitli yayın organlarında, yukarıda ifade edilen çevrelerin etkisiyle, birtakım yalan haberler, mesnetsiz bilgiler ve iftiralar yer almaya başladı.
1986'nın yazında Sayın Adnan Oktar, "Türk Kavmindenim, İslam Milletindenim" sözlerinden ötürü hiçbir haklı hukuki gerekçe olmadan tutuklandı. Bu ifade bir gazetede yayınlanan bir röportajda yer almıştı. Aynı dönemde çeşitli yayın organlarında, yukarıda ifade edilen çevrelerin etkisiyle, birtakım yalan haberler, mesnetsiz bilgiler ve iftiralar yer almaya başladı.
Sayın
Adnan Oktar önce tutuklandı ve cezaevine kondu. 9 ay boyunca tekli
hücrelerde tecrit edilerek tutuldu. Daha sonra Adli Tıp’ta 40 gün
ayağından yatağa zincirlenerek geçirdi. Sonra Bakırköy Akıl Hastanesi'ne
nakledildi ve akıl sağlığı yerinde olmadığı iddiasıyla müşahade altına
alındı. Hastanede, en tehlikeli hastaların bulunduğu "14A" koğuşunda
tutuldu. 300 akıl hastasının olduğu 14A koğuşu, Abdülhamit döneminden
kalma taş bir binanın içerisindeydi ve bu koğuşa birkaç kilitli demir
kapıdan geçilerek gidiliyordu. İçerisi oldukça bakımsız, izbe ve pisti.
Bu ağır hastaların arasında cinayet çok sıradan bir olay olarak
görülüyordu. Sayın Oktar'ın burada bulunduğu süre içerisinde, 7 cinayet
işlendi.
Üstelik
böyle bir şuur bulandıran ilaçlar kendisine zorla verildi. Kendisini
ziyaret etme ve görme imkanı bulanlar, Sayın Oktar'ın bu dönemde de
kararlılığını ve şevkini hiç kaybetmediğine şahit oldular. Onları İslam
ahlakına davet edeceği düşünülerek, doktora öğrencilerini, hemşireleri
ve hatta doktorları bile görmesine izin verilmiyordu. Bir süre sonra
yakınları ve arkadaşlarıyla da görüşmesi yasaklandı. Hatta, telefon
görüşmesi bile yapmasına müsaade edilmiyordu. İlmi faaliyetlerini
durdurmadığı takdirde hayatı boyunca hastanede kalacağına dair tehdit
edildi. Bazı kesimlerden Yahudilik ve Masonluk kitabını basmaktan
vazgeçmesi için yoğun baskılar gelmeye başladı. Eğer kitabı basmaktan
vazgeçerse, hemen hastaneden çıkabileceği, yaşamının bundan sonrasını
refah içinde geçirebileceği gibi teklifler geldi. Kitabın tüm
dosyalarını vermesi karşılığında, büyük maddi imkanlar teklif edildi.
Ancak, kendisi tüm bu teklifleri geri çevirdi, baskı ve tehditlerden
yılmadı. Tam tersine bu yaşadıkları, onun kararlılığını daha da
arttırdı.
SAYIN ADNAN OKTAR'IN ANLATIMINDAN AKIL HASTANESİ DÖNEMİ >>>
Sayın Oktar hapishanede ve akıl hastanesinde toplam 19 ay tutuldu ve sonra savcılığın, "ifadelerinde suç unsuru bulunmadığını" belirtmesiyle beraat etti ve mahkemece serbest bırakıldı.
Sayın Adnan Oktar’a Gülhane Askeri Tıp Akademisi tarafından verilen akıl sağlığının yerinde olduğunu belirten "SAĞLAM" raporu ise basında hiçbir yerde duyurulmadı. Sayın Adnan Oktar 20 yıl akıl hastası olarak kamuoyuna tanıtıldıktan sonra akıl sağlığının yerinde olduğu Askeri Hastane raporuyla açıklandı.
SAYIN ADNAN OKTAR'IN AKIL SAĞLIĞININ YERİNDE OLDUĞUNU GÖSTEREN GATA RAPORU İÇİN BAKINIZ >>>Sayın Oktar hapishanede ve akıl hastanesinde toplam 19 ay tutuldu ve sonra savcılığın, "ifadelerinde suç unsuru bulunmadığını" belirtmesiyle beraat etti ve mahkemece serbest bırakıldı.
Sayın Adnan Oktar’a Gülhane Askeri Tıp Akademisi tarafından verilen akıl sağlığının yerinde olduğunu belirten "SAĞLAM" raporu ise basında hiçbir yerde duyurulmadı. Sayın Adnan Oktar 20 yıl akıl hastası olarak kamuoyuna tanıtıldıktan sonra akıl sağlığının yerinde olduğu Askeri Hastane raporuyla açıklandı.
Sayın Oktar'ın Darwinizm'in nasıl büyük bir aldatmaca olduğunu gösteren çalışmaları bu dönemde de sürdü. 1986'da Darwinizm'in iç yüzüyle ilgili tüm değerli araştırmalarını Canlılar ve Evrim kitabında topladı. Bu kitap bilimsel kaynakların ışığında evrim teorisinin açmazını gösteren bir kaynak eser olarak yıllarca tek referans olarak kullanıldı.

Ağustos 2007








Hiç yorum yok:
Yorum Gönder